Bundan 1 sene önce sorsanız Texas denince aklıma ilk gelen; kovboylar, git git bitmeyen uzun yollar, o yollar boyunca göz alabildiğine kurak çorak düzlükler, geniş alanlara yayılmış büyük büyük yaşam alanları olurdu. İçinde olup tüm ayrıntılarıyla yaşamaya başlayınca algım farklılaşmaya başladı. Evet Texas kovboy kültürünün yoğun bir şekilde halen yaşatıldığı ve hissedildiği bir eyalet. Yollar uzun, mesafeler uzak, herşey olabildiğine büyük. Ama kesinlikle kurak ya da çorak diyemem, en azından benim gördüğüm kadarıyla. Yazları evet çok sıcak geçiyor ama buna rağmen tüm bahar ayları boyunca heryeri sel basacak kadar yağan yağmur neticesinde bir o kadar da yeşil. Texas çok büyük bir eyalet ve evet çöl olan kısımları da var ama derin yeşil ormanların olduğu kısımları da var.
Hillcountry bölgesindeki kültürel ve doğal zenginlik Texas ile ilgili algıyı tamamen değiştiriyor. Bu bölge, Austin ve Austin’e 1-2 saat uzaklıkta birçok ufak kasabayı barındırıyor. San Antonio her kadar Hillcountry bölgesi içinde olmasa da bu bolgeye gidilmişken görülmesi gerekenler arasında. Biz bu bölgeyi 1 kez ağustos ayında 2 gece San Antonio’da konaklayarak, bir kez de eylül ayında 2 gece Frederickcburg’da konaklayarak gezdik. Ağustos ayında çok sıcak olmasına rağmen güzel bir gezi geçirdik. Ama eylül ayı kesinlikle Ağustos’a göre çok daha iyiydi. İlkbahar ayları Texas’ın bol yağmurlu ve selli ayları olduğu için bu tip gezileri yapmak zor olabiliyor. Ama mayıs ayında Frederickcburg’a giderseniz lavanta tarlalarını görüp lavanta festivaline de katılabilirsiniz.
Hillcountry’yi inişli, çıkışlı, kıvrımlı dağ yolları, nehirleri, şarap bağları, çiçek tarlaları ve sevimli kasabalarıyla gözünüzde canlandırın. Bu tablonun yanına, sadece 1 saatlik araba sürüşş ile ulaşabileceğiniz Texas’ın en güzel şehirlerinden biri olan Austin ve en turistik mekanlarından biri olan San Antonio’yu koyun. Eğer Texas’ta yaşıyorsanız defalarca kere uzun haftasonlarınıziıbu bölgede geçirmek isteyebilirsiniz. Bu yazıda Austin’den detaylı bahsetmeyeceğim çünkü kendisi başlı başına bir yazı konusu olabilir. Bizim bu kisa gezilerimizde yol üstünde olduğu için her seferinde mola noktamız oldu.
Öncelikle San Antoino’yu anlatmak gerekirse; kanal boyunca kurulmuş olan şehir sanırım Texas’in en turistik yerlerinden biri. Renkli, hareketli, sokakta hayatın canlılığın olduğu Texas’taki nadir yerlerden biri. Bizim ziyaret ettiğimiz Ağustos ayındaki dayanılmaz sıcağa rağmen nehir boyunca iğne atsan yere düşmez bir insan kalabalığı vardı. Nehir boyunca oldukça uzun bir yürüyüş rotası ve bu rota boyunca da birçok turistik mağaza, kafe ve restoran var. Eger yaz aylarında gitmeyi tercih ederseniz, sıcaktan bunaldıkça elinize soğuk içecek veya dondurmanızı alıp dolaşmaya devam etmekten, ya da buz gibi klimalı bir kafe veya dükkana girip serinlemekten başka çareniz yok 🙂 Ayrıca nehirde tekne turu yapmak mümkün ve kesinlikle tavsiye ederim. Alamo kalesi kesinlikle görülmesi gereken bir diğer turistik nokta. Bahçesindeki 1000 yıllık ağaçlar benim unutamadıklarım arasında. Tarihe ilgi duyanlar Alomu’yu gezerken kalenin ve San Antonio’nun tarihine dair detaylı bilgi edinebilirler.
San Antonio’da gezilebilecek pek çok müze ve galeri var, biz Texas kültürünü yoğun olarak hissetmek adına Buckhorn müzesini gezdik ve sonra hemen girişindeki kafesinde mola verdik. Hernekadar gaddarca olsa da Texas’ta yoğun olarak ilgi gören “Taxidermy” yani avcılık sonrası yakalanan hayvanın kafasının ya da tüm vücudunun doldurulup duvarda sergilenmesine bu müzede bolca şahit oluyorsunuz. Özellikle kafesinde otururken 10larca hayvan duvarlardan adeta sizi izliyor. Daha sonra nehir boyunca gezerken karşımıza çıkan açık hava tiyatrosunda (Arneson River Theatre) o akşam ne gösteri olacağını kontrol ettik. Siz bunu ziyaretinizden önce de planlayabilirsiniz, yaz boyunca birçok değişik gösteri oluyor.
San Antonio’da şehir merkezinde yapabileceğiniz pekçok şey olduğu gibi şehrin civarında da özellikle çocuklarla yapılabilecek pekçok aktivite var. Eğer hayvanları doğal ortamında görebileceğiniz bir hayvanat bahçesi ilginizi çekiyorsa bizim yaptığımız gibi Natural Bridge Wildlife Ranch‘de arabanızdan hiç inmeden safari yapabilirsiniz. Hayvanlar arabanıza yanaşıp, girişten özel olarak satın aldığınız yiyeceklerden uzattığınızda elinizden yiyorlar. Çoğunlukla Texas doğasına uygun hayvanları görüyorsunuz safaride; antiloplar, geyikler, zürafa ve zebralar. Çocuklar için bir de ufak “petting zoo” yani yavru hayvanları besleme ve sevme köşesi yapmışlar 🙂 Minik kuzular ve keçiler her zaman en sevdiklerimizden 🙂 Safari sonrası isterseniz hemen bu çiftliğin yakınında Natural Bridge Caverns var.
Biz gezmedik ama yerin altında devasa bir mağaraya girmek, sarkıt ve dikitleri görmek ilginizi çekiyorsa durup gezin, yol üstünde hemen önünden geçiyor olacaksınız. Ağustos ayındaki San Antonio gezimizden Dallas’a Fredericskburg üzerinden geri dönmeye karar vermiştik. Böylece bu sevimli Alman kasabasına ilk ziyaretimiz bir pazar gününe denk gelmiş oldu ve Alman’ların pazar günü dükkanları açmama özelliğini Amerika’da da yaşatıyor olduklarını böylece görmüş olduk. Kasaba sevimliydi ama tüm dükkanlar ve çoğu restoran kapalıyken gezmek çok de keyifli olmuyor. Yani eğer Fredericsburg’a gidecekseniz gezinizi pazar gününe denk getirmeyin. Biz pazar günü açık olan yegane bira bahçesi Auslander’de oturduk. Eğer ziyaretinizi ayın 3. haftasonuna denk getirirseniz ki bizimki tesadüfen öyle denk gelmişti, Fredericksburg Trade Days’a uğrayıp, bizim gibi bit pazarı gezmeye meraklıysanız 2. el ya da antika alişverişi yapabilirsiniz 🙂
Bu seneki gezimizi daha önceki tecrübelerimizden de faydalanarak cuma ve cumartesi 2 gece Fredericskburg’ta kalıp Hillcountry bölgesinde biraz daha fazla vakit geçirecek şekilde ayarladık. Konaklama için, eski evlerin restore edilerek konforlu ama bir o kadar da otantik, çiftlik evi şeklinde düzenlendiği Settlers Crossing‘i seçtik ve çok memnun kaldık. Agaçların, hayvanların arasında, doğanın içinde olmak isteyenler için harika bir seçim. İlk günümüzde Fredericskburg’da biraz gezip yemek yedikten sonra kasabanın civarında bulunan şarap bağlarından biri olan Becker Vineyards’a uğrayıp şarap tadımına katıldık. Şansımıza bir festivale denk geldik ve biz büyükler şarap tadarken çocuklar da diğer eğlenceli aktivitelere katılıp etrafta koşuştular. Tadım sonrasında konakladığımız çiftlikte vakit geçirip, yürüyüş yapmayı ve dinlenmeyi tercih ettik.
Ertesi sabah kahvaltı sonrası Enchanted Rock State Park’ta arkadaşlarımızla buluşup “Summit Trail”i yürüdük. Çocuklarla rahatlıkla 1,5-2 saatte zirveye yürüyüp geri dönülebilecek bir rota. Pembemsi mermer bir kaya olan Enchanted Rock hafif bir eğimle yükseliyor. En tepeye ulaştığınızda manzara mükemmel. Zirvede mola verip birşeyler yiyebilir ve dönüş için enerji toplayabilirsiniz. Yürüyüşü sabah saatlerinde yapıp sıcağa kalmamakta fayda var. Eğer günün kalanını doğada, Hillcountry’nin kıvrımlı dağ yollarında geçirmek isterseniz ve bizim yaptığımız gibi arabanızı Fredericksburg’tan güneye Medina – Bandera yönüne sürerseniz, hem yol boyunca manzaralara bayılacaksınız hem de Medina nehrine ulaştığınızda buz gibi nehrin sularında ister serinleyecek, isterseniz nehir boyunca kısa molalar vererek doğanın içinde olmanın keyfine varacaksınız. Bandera’ya kadar giderseniz bu ufacık kovboy kasabasındaki kafe veya barlardan birinde birşeyler içebilir ya da kısa bir mola verdikten sonra geri dönüş yoluna koyulabilirsiniz.
Akşam yemeği için Fredericksburg’ta birkaç güzel mekan var. Eğer kasabanın Alman ruhunu hissetmek ve Alman yemeklerinden tatmak istiyorsanız Fredericksburg Brewing Co. hem ortamı hem yemekleri hem de kendi üretimleri olan biraları ile tavsiye edebileceğim bir mekan. Bir diğer önerim, küçük ve samimi ortamı ile hoşumuza giden ama sorduğumuzda 3 saat bekleme sırası olan bu sebeple deneyemediğimiz restoran Otto’s. Kahve severler yol üstünde mutlaka Java Ranch’e uğramalı ve kısa bir kahve molası vermeliler. Bir diğer görülesi yer Wildseeds Farm. Her mevsim farklı çiçeklerin açtığı tarlalarda rengarenk çiçeklerin mis kokuları arasında gezip güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Biz buraya gezimizin son gününde uğradık.
Dallas’tan Hico-Marble Falls-Fredericksburg rotasını izleyerek gelmişken dönüş yolunda Austin üzerinden dönmeyi tercih ettik. Böylece Austin’de de birkaç saat vakit geçirebildik. Yaz aylarında Austin’de en sevdiğimiz yerlerden biri olan Ziller park’a ve parkın içindeki Barton springs’e uğramadan geçemezdik. Barton springs’in buz gibi sularında serinleyip kendimize geldikten sonra Mozart cafe’de kısa bir mola verdik. Artık Dallas’a dönüş yoluna koyulabilirdik.
Austin ve çevresinde yapabileceklerinizi bir başka yazıda, kendim de Austin’i daha detaylı gezdikten sonra yazabilirim ancak 🙂
Yazı ve Fotoğraflar by Defne
Positive Crank Case Ventilation, 1960'lı yıllarda geliştirilmiş, yağ karterini ve motor bloğunu verimli olarak havalandıran,…
Eğer ABD'de online alışveriş yapacak olursaniz, Craftmar Vervaco Shop öneririz. Burada çapraz dikiş projeleri ile…
Çöl sıcağında yürümek belki favori tatiliniz olmayabilir ama eğer günün birinde Palm Springs'e gitmek varsa…
Vancouver'ın güzel bir şehir olduğunu daha önce defalarca kez duymuştum, ama bu şehirde aradığım birçok…
Bu sene yaz tatilini Amerika'da geçireceğimiz belli olunca acaba deniz tatili için hem Dallas'a yakın…
Bu gezimizi planlarken ilk amacımız Grand Canyon'u görmekti. Daha önce hiç ziyaret etmedigimiz Arizona eyaleti…