Balkanlara bir tatil uzun zamandır ilgimi çekiyordu. Özellikle Dubrovnik’in son yıllarda adını sıkça duyuyordum ve internetteki fotoğraflar da oldukça ilgi çekici görünüyordu. Daha sonra oralara giden birkaç arkadaşımızdan da olumlu görüşler alınca hadi biz de bir gezi planlayalım dedik.
Zamanlama olarak mayıs ortasını seçmek her ne kadar çok isabetli olmadıysa da gezimiz oldukça renkliydi. Genel olarak memnun kaldık. Ama sanırım haziran başından itibaren gitmek daha uygun. Biz turumuzu Podgorica’ya uçup, oradan araba kiralayıp 1 hafta araba ile gezecek şekilde planladık. Mesafeler genel olarak yakın. Yanımızda 2 yaşında oğlumuzun da olduğu düşünülürse bizim gezimiz nispeten çocukla yapılabilecek aktivitelerle sınırlıydı ama elimizden geleni yaptık 🙂
Herşeyden önce 7 gün içinde 4 farklı otelde kalarak sınırları oldukça zorladık. O civarda 1 hafta içinde görebileceğimiz her yeri gördük. Tekrar ve daha detaylı bir balkan turu yapmak ister miyim isterim, bu sefer karavanla olsun ama 🙂
Neyse gezimize dönecek olursak, ilk gün Podgorica’ya varıp arabamızı aldıktan sonra hemen ilk kalacağımız kasaba olan Budva’ya doğru yola koyulduk, yaklaşık 45 dk’lık araba sürüş mesafesinde olan Budva’ya ulaşana kadar sahilde birkaç farklı kasabaya da uğradık. Henüz öğlen olduğu ve hava da çok sıcak olduğu için biz ilk önce Petrovac’a uğradık, orada yaklaşık 1 saat gezindik, küçük sevimli bir kasaba, plajı, balıkçı kayıklarının olduğu bir limanı ve şirin balık restoranları var, bizim Kalkan’a benziyor diyebilirim.
Petrovac’tan sonra Sveti Stefan’a uğradık. Orası da oldukça güzel bir yer ama plaj dışında pek birşey vaad etmiyor çünkü aslında çok güzel olan minik ada tamamen özel bir otele ait, giriş yasak, sadece orada kalanlar girebiliyor. Siz sadece gidip plajda vakit geçirip manzarayı izliyorsunuz. Orada da biraz vakit geçirdikten sonra Budva’ya gittik ve kalacağımız apartı bulduk. (www.villaapia.com ) Apartta kalmak çocukla gerçekten çok daha rahat oluyor, bizim apartımız da oldukça konforluydu, hizmet gayet iyiydi ve old town’a 2 dk yürüme mesafesindeydi. Akıam üstü old town’un dar sokaklarında yürümek ve apart sahibinin tavsiye ettiği balık restoranında yemek yemek çok keyifliydi. Henüz sezon tam başlamadığı için ortalık sakindi diyebilirim eminim yazın çok kalabalık oluyordur. Bu bölgede bol bol taze deniz mahsulü yiyebilirsiniz, birçok farklı çeşit risotto deneyebilirsiniz.
Aksam yemek sonrasında sahil boyunca marinada yürümek ve tabi ki dondurma yemek de ayrı bir keyif. Bu tatil boyunca günde 1-2-3 kere dondurma yediğimiz oldu, gerçekten dondurmalar çeşit çeşit ve çok güzeldi. Budva’da 2 gece kaldık. Ertesi gün hava baya bozdu ve neredeyse tüm gün yağmur yağdı, biz de genel olarak yağmurun dindiği saatlerde dışarıda gezip diğer zamanlarda kafelerde ve restoranlarda vakit geçirmeye çalıştık, öğleden sonra arabaya atlayıp Tivat’a ve Kotor’a gittik kısa bir tur yapıp Budva’ya geri döndük . Apartta kalmak yine işimize yaradı çünkü geniş bir mekan olunca vakit geçirmek de daha kolay oldu. Bizim ege sahillerine benzeyen bu yörede bol bol sebze meyve bulmak mümkün, bizim gittiğimiz zaman çilek zamanı olduğu ve benim de en sevdiğim meyvalardan olduğu için kilo kilo çilek yedik diyebilirim 🙂 Kafe ve restoran çeşitliliği de oldukça fazla, her öğün için güzel birşeyler yiyebileceğiniz güzel mekanlar bulmak mümkün. Hatta yaz akşamlarında oldukça da eğlenceli olacağını düğünüyorum, Montenegro’nun açık hava diskosu diye bahsediliyordu Budva’dan 🙂
Gezimizin bir sonraki durak noktası Dubrovnik’ti. 3. günümüzün sabahı kahvaltı sonrasında yola koyulduk Budva-Dubrovnik arası duraklamalarla 4 saat kadar sürdü. Bu arada Budva-Tivat-Kotor rotasını izleyerek burnu tamamen araba ile dolaştık, vaktiniz varsa gerçekten keyifli, yolu uzatıyor ama çok keyifli ve manzaralı bir yol, tavsiye ederim. Bir de Montenegro-Hırvatistan kara sınırında pasaport kontrolünden geçmek gerektiği düğünülürse ve eğer yüksek sezonda seyahat edecekseniz ona göre vaktinizi ayarlayın çünkü uzun kuyruklar beklemek gerekebiliyormuş, biz 15 dk’lık bir bekleme ile geçtik sınırdan. Dubrovnik’e öğlen saatlerinde vardık, apartın sahibi ile kararlaştırdığımız noktada buluştuk ve arabayı gösterdiği yere park ettikten sonra elimizde bavullar, puset ve çocukla Dubrovnik tepelerindeki apartımıza kısa bir yürüyüş sonrasında ulaşmayı başardık.
Apartımız eski taş bir evin çatı katıydı, manzarasına diyecek yoktu, gerçekten tepeden olduğu gibi old town’a bakiyordu ama biz yine de çok memnun kalmadık çünkü old town’a 10 dk yürüme mesafesinde olduğu bilgisiyle burayı tercih etmiştik. Halbuki bu etabın ilk bölümünün 50 tane merdiven basamağı ve sonrasının da yokuş aşağı iniş –yani bu da demek oluyor ki dönüş de yokuş yukarı tırmanış- olduğundan haberimiz yoktu. Fiyat performans karşılaştırması yapacak olursak daha pahalı bir fiyata hemen old town’un yakınında başka bir otel ya da apartta kalmak daha mantıklı olabilirdi. Tabi biz aslında öncelikli olarak araba park yeri olan apartlara bakmıştık çünkü herkes park yeri sıkıntısı var yer bulsan da çok pahalı demişti -bundandır ki daha ziyade motorsiklete biniyor insanlar- bizim de gözümüz korkmuştu ama biz yüksek sezonda gitmediğimiz için çok da park yeri sıkıntısı yok gibiydi. Dubrovnik yokuşlarında biraz yorulmuş olsak da Dubrovnik’i ben çok sevdim 🙂 Gerçekten çok güzel, dar sokakları, iyi korunmuş binaları, dükkanları, kafeleri ve restoranlarıyla çok hoş bir yer. 2 gün rahatlıkla vakit geçirilebilir.
Kale duvarlarında kesinlikle yürünmeli manzaralar muhteşem. Bir diğer tavsiyem de teleferikle tepeye çıkmak. Ya sabah kahvaltısı için ya da akşam gün batımı saatinde. Manzara yine muhteşem. Biz 3 gün planlamıştık Dubrovnik’te ama son günümüzü iptal etmeye karar verdik hem hava hafif yağmurlandı hem de biz 2 günde her yeri gezdik bitirdik. Eğer 3 gün kalıyorsanız hava da güzelse biraz daha kuzeye çıkıp feribotla adalara geçebilirsiniz. Biz hava dolayısıyla yapmadık. Bir sonraki durağımız olan Kotor’a devam etmeye karar verdik. Kotor yine Montenegro’daki sevimli kasabalardan biri. Dubrovnik Kotor arasında birkaç başka kasaba daha var uğrayabileceğiniz. Biz mesela Cavtat’a uğradık sevimli bir sahil kasabası orada öğle yemeği yedik, gerçekten çok hoş restoranlar var. Daha sonra da bir broşürde gördüğümüz Konavle bölgesine uğradık, tam Hırvatistan-Montenegro sınırındaki bu şarap bölgesinde turların da mutlaka uğradığı yöresel restoranlar ve mekanlar var. Biz Konavoski Dvori’ye uğradık, dere boyunca, ağaçlıklı, değirmenlerin de olduğu sevimli bir mekandı, doğada biraz vakit geçirmek isterseniz güzel bir yer.
Daha sonra sınırı geçip Herceg-Novi’ye uğradık orası da yine dar sokakları ve kafeleriyle sevimli bir yer. Daha sonra da kendimizi yorgun argın Kotor’daki otelimize attık. Otelimiz tam old town’un içinde oldukça güzel bir oteldi, çok kalabalık olmadığı için de özel ilgi gördük çok memnun kaldık tavsiye ederim :)(www.hotelmontecristo.co.me ), hemen altındaki restoran gayet şık ve leziz yemekler sunuyor. İlk akşam o yorgunlukla zaten başka restoran arayacak halimiz de olmadığından otelin güzel bir restoranının olmasına çok sevindik. Gezimizin son 3 gününde hava hep güzeldi giderek daha da ısındı. 2 gün Kotor’daydık. Old town’un sokaklarında gezindik, bir gün Perast’a gidip oradan tekne ile üzerinde sadece 1 kilise olan ufak bir adaya geçtik, genel olarak da bol bol yedik içtik 🙂
Kotor’daki tarihi kaleye zorlu bir yamaç yürüyüşü ile çıkılabiliyor ama tabi biz çocukla o yollara hiç girmedik. Kotor’un marinası boyunca yürüyebilir, limana giren çıkan büyük tur gemilerini izleyebilirsiniz. Kotor’daki 2 günün sonunda yani gezimizin son gününde tekrar Budva’da kalmaya karar verdik ama bu sefer herşey dahil olan plajlı bir otelde. Yine yüksek sezon olmadığı için son dakika değişiklikleri yapabildik gezimizde ve hotel Iberostar Bellevue’da kaldık. Hizmet, yemekler, oda, plaj gayet güzeldi. En azından son gün biraz dinlenip ertesi gün de Türkiye’ye geri döndük. Biraz yorgun ama bolca güzel anıyla ve fotoğrafla 🙂
Genel bilgiler: Bizim gittiğimiz tarihte henüz Montenegro da Hırvatistan da avrupa birliği üyesi ülkeler değil. İkisi de Türklere vize uygulamıyor hem bu sebeple hem de yakın olduğu için tercih edilen tatil noktalarından. Biz bile yüksek sezon olmadığı halde her gittiğimiz kasabada Türklerle karşılaştık. Montenegro’da para birimi euro, Hırvatistan’da ise kendi paralarını kullanıyorlar. Her iki ülke de oldukça medeni, trafik çok düzgün işliyor, yayalara saygılılar, ingilizce oldukça yaygın kullanılıyor. Bu arada kendi dilleri de rusçaya çok benziyor eğer rusça biliyorsanız çat pat anlaşmak mümkün. Sahil boyunca ege kültürünü andırıyor, zeytinyağı, şarap, deniz mahsülü bol. insanlar genel olarak sevimli ve yardım severdi. Henüz sezon başı olduğu için belki de, gittiğimiz her yerde çok iyi servis aldık.
Defne