5 günde Phoenix-Grand Canyon-Las Vegas rotası

by Defne

Bu gezimizi planlarken ilk amacımız Grand Canyon’u görmekti. Daha önce hiç ziyaret etmedigimiz Arizona eyaleti de coğrafyası ve kızılderili kültürüyle ilgimizi çekiyordu. Memorial day haftasonunu fırsat bilip, 3 günlük uzun haftasonuna 2 gün daha ekleyip 5 günde nasıl bir yol tatili planlayabiliriz diye düşündük ve rotamızı belirledik. Phoenix’ten başlayıp, Sedona, Grand Canyon, Antelope Canyon, Zion ulusal parkı üzerinden geçip Las Vegas’ta sonlandıracaktık.

TN5A0058TN5A0093

Başlangıç noktası olarak Phoenix’i seçmemizin sebebi ise hem Dallas’tan uygun fiyatlı ucuşların olmasıydı hem de Grand Canyon’a Sedona üzerinden gidip orayı da görebilmekti. Uçuşumuz cuma akşamı geç saatteydi, Arizona Texas’tan 2 saat geride oldugu için 2 saat kazanıyor gibi olsak da kendi biyolojik saatimize göre Phoenix’e oldukça geç bir saatte indik. Kiralik arabamızı alıp sadece o geceyi geçireceğimiz, havaalanına en yakın Econolodge’a gittik. 

Ertesi sabah uyandığımızda pırıl pırıl ve ılık bir hava vardı dışarıda. Kahvaltı icin yelp’ten bulduğumuz Vovomeena‘yı tercih ettik. Kahvaltıya gidene kadar yol boyunca gördüğümüz devasa kaktüsler Arizona coğrafyası hakkında ilk izlenimlerimizi oluşturdu. Kahvaltı mekanımız ufak ve sevimli bir kafeydi, önünde çok uzun bir kuyruk yoktu, servis hızlıydı, yediklerimizden de memnun kaldık, amerikan tarzı kahvaltı sevenlere tavsiye edebileceğim bir mekan. Kahvaltımızı hızlıca tamamlayıp Phoenix’in en büyük parkı olan Papago parkı içindeki Desert Botanical Garden’a gittik. Bence Phoenix’te kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Tabi bitkilere, özellikle de çöl bitkilerine, kaktüs ve succulentlere merakınız varsa 🙂 Park oldukça büyük, rahat rahat yürüyerek tüm rotaları gezmek istiyorsanız 2 saat ayırmanız lazım, hele de bizim gibi çocuklarla geziyorsanız. Parkın içinde çöl ortamını bir nebze olsun yaşayıp, devasa kaktüslerin arasında yürüme fırsatı buluyorsunuz, ayrıca park birçok da hayvan barındırıyor. Çeşitli kertenkeleler, kuşlar, sincap ve fareler bizim görebildiklerimiz. 

TN5A0252TN5A0039

Parkta yaklaşık 2 saat geçirip çocuklar iyice yorulduktan sonra, yol boyunca ihtiyaç duyacağımız yiyecek, içecek ve benzin takviyemizi yapıp Sedona’ya doğru yola koyulduk. Yaklaşık 2,5 saat olan bu yolun uzunca bir kısmına çok güzel manzaralar eşlik ettiği için yolculuk oldukça keyifli geçti. Zaten rotanın Sedona’ya yaklaşırken başlayıp Flagstaff’e kadar olan kısmı da ‘scenic byway‘ olarak biliniyor. Sedona civarındaki kızıla çalan kum taşlarından olusan kayalık bölgeye Red Rocks (Kızıl Kayalar) deniliyor. Bu bölgenin özel bir enerjisi olduğuna inanılıyor ve insanlar huzur bulmak için buraya gelip yürüyüşler yapıp bir süre vakit geçiriyorlar. Biz de kısa bir rotada yürüyüş yaptıktan sonra arabamızla kasabanın içine dogru gittik. 

Sedona ufak bir kasaba ama çok sevimli, kasabada çeşit çeşit dükkan var falcısından, reikicisine, kristal ve yarı degerli taş satanlardan, kızılderili el sanatları satanlarına… Kasabada yemek molası verebilir, çay, kahve içebilir ya da dondurma yiyebilirsiniz. Sedona’yı geçip Oak Creek’e doğru devam ederseniz sol tarafınızda dere kenarına inebileceginiz bir park girişi göreceksiniz.  Ufak bir park giriş ücreti karşılıgı girip arabınızı park edebilir ve dere kenarına yürüyebilirsiniz. Ormanlar ve kayalıklarla çevrili dere kenarı, ufak yürüyüşler yapabileceğiniz ya da sadece ayaklarınızı soğuk suya sokup bir süre dinlenebileceğiniz huzurlu bir mekan. Eğer yemek yemediyseniz yanınıza alacağınız atıştırmalıklarla burda piknik de yapabilirsiniz. Burda biraz vakit geçirdikten sonra Flagstaff üzerinden Tusayan’a doğru devam ederken Valle yakınlarında tesadüfen gördüğümüz, Double Eagle trading company, önündeki kızılderili çadırlarıyla dikkatimizi çekti. Özellikle çocuklarla kısa bir mola vermeye değecek bir yer. 

TN5A0275TN5A0291

Kısa mola sonrası Tusayan’da 2 gece kaldığımız Red Feather lodge‘a devam ettik. Aslında ulusal parkın içinde bulunan otellerden birinde kalmayı tercih ederdik ama otel ayarlamakta geç kaldığımız icin Tusayan’da kalmak zorunda kaldık. Tusayan’dan parkın içine mesafe sadece 15 dakika olsa da gün doğarken ve batarken parkın içinde Kanyon’un hemen kenarında olmak eminim çok daha keyifli olur. Red Feather lodge’a vardığımızda artık neredeyse gün battığı ve biz de çok yorgun olduğumuz için otele yerleşip hemen otelin yanındaki Plaza Bonita’da yemek yemeye gectik. Ufak bir Meksika restoranı olmasına ve yelp’te aldığı yorumlar pek de parlak olmamasına rağmen, cok acıktığımızdan belki de bize hic de fena gelmedi. Ertesi sabah erkenden uyandık. Dışarıdaki buz gibi hafif de yağmurlu hava biraz moralimizi bozsa da yola koyulduk ve önce otelimize çok yakın olan ufak markete ugradık. Gün boyunca yürüyüşler yapmayı planladığımız için bol bol enerji verecek yiyecek ve içecek alıp yola koyulduk. Havanın bu kadar soğuk olabileceğini düşünmemiştik, hava durumunu önceden kontrol etmiş olsak da Grand Canyon’da hava durumu çok ani değişebiliyor özellikle de gece ve gündüz arasında ciddi ısı farkı oluyor. Mutlaka mevsim ne olursa olsun kalın ve kat kat giyilecek kiyafetler götürmekte fayda var.

Grand Canyon pek çok farklı şekilde gezilebilir. Biz önce batı rotasını yapmaya karar verdik, kırmızı hat olarak bilinen bu rotayı sadece park içindeki ücretsiz otobüsler ile gezebiliyorsunuz. Birçok durak var ve istediğiniz durakta inip manzarayı izleyip bir sonraki otobüsle tura devam edebiliyorsunuz. Bazı duraklar arasında oldukça rahat, çocuklarla da yürünebilecek yürüyüş rotaları var. Biz arabamızı kırmızı hatta yakın bir yere park edip otobüse bindik (sabah cok erken olduğu için park sorunu yaşamadık ama öğlen saatlerinde yer bulmak zor oluyormuş). Biz Maricopa Point’ten Hopi Point’e kadar yürüyüş yaptık yaklaşık 1,5 km. Manzaralar müthişti ama hava bulutlu ve ara ara yağıslı oldugu için gorüs çok acık degildi. Hopi Point’te bastıran yağmurla geri donmeye karar verdik. Kırmızı hattın başlangıç noktasına dönüp arabamızı aldık ve Grand Canyon Village’ın içindeki tarihi El Tovar oteline gidip öğlen yemeği icin restoranına oturduk.

TN5A0292TN5A0340

Uzun bir yemek molası verip hem ısındık hem de dinlendik. Yemek sonrasında bulutlar açıldı ve hava biraz ısındı bunu fırsat bilip otelin önünde başlayıp Yavapai Point’te sona eren ‘Trail of time’ı yürümeye karar verdik, yaklaşık 3km gidiş 3km dönüş 6km’lik uzun ama Kanyon boyunca manzaralı ve oldukça keyifli bir yürüyüş oldu. Geri döndüğümüzde artık güzel bir dondurmayı hak etmiştik 🙂 Bright Angel Lodge’da, akşam üstü saatlerinde önünde artan kalabalıktan da anlaşılacağı üzere güzel bir dondurmacı var. Biz de herkes gibi manzaraya karşı oturup hem dinlendik hem dondurmalarımızı yedik. Aldığımız enerji ile güneşi batırmak uzere araba ile 5-10 dk’lik mesafede bulunan Mather Point’e gittik. Güneş ışıklarının yataylaşması ile birlikte kanyonun renkleri ve derinliği daha da belirginleşti. Birçok fotoğraf çeksek de gözümüzle gördügümüz manzarayı fotoğraflara aktarmak pek mümkün olmadı. Güneşin batış saatine doğru birçok manzara noktası kalabalıklaşıyor. Bu sebeple biraz erken gidip park sorunundan kaçabilirsiniz. Güneşi batırdıktan sonra çok yorgun olduğumuz için akşam yemeğini otelde hafif atıştırmalıklarla geçistirip biran önce dinlenmeye karar verdik. Biz, Grand Canyon’u otobüsleri kullanarak ve yer yer yürüyerek gezdik. Bir diğer yöntem de kanyon’un içine doğru  inen patikaları kullanarak vadiye inmek. Bunu yapabilmek çocuklarla pek mümkün degil çünkü patikalar dar ve dik. Sabahın erken saatlerinde katırlarla ve yürüyerek vadiye inenleri gördük. Eğer güneyden kuzeye tüm vadiyi geçmeyi planlarsanız 1 gece vadide kamp yapmanız gerekiyor.

TN5A0344TN5A0350

Ertesi sabah yine erkenden uyandık kahvaltımızı park içindeki Maswik Lodge’un hemen yakınındaki marketin içinde bulunan kafede yapmaya karar verdik. Hem pratik hem leziz olan bagel’lardan yiyip kahvelerimizi yudumladıktan sonra yola koyulduk. 3.günümüzde plan Desert View Drive üzerinden dura kalka manzaraya baka baka öğlen saatlerinde Page’e ulaşmaktı. Desert View Drive üzerinde birkaç mola verilecek nokta var. Biri Grand View Point digeri de Watchtower yani gozetleme kulesinin bulundugu Desert View Point. Bu iki noktada da manzara müthis. Bu noktalarda kisa molalar verdikten sonra yolumuza devam ettik. Yolumuzun kalan kısmı çogunlukla Indian Reservation (yani Kızılderili’ler için ayrılmıs yaşam alanları) olduğu için yol boyunca çok bir yerleşim göremedik. Alabildiğine uçsuz bucaksız topraklar, kanyonlar, dağlar, taşlar ve sadece arabaların gittiği yollar. Page kasabasına yaklaşırken hemen yolun sol tarafında mutlaka görülmesi gereken Horse Shoe Bend’e kadar yaklasik 1,5 saat gittik. Horse Shoe Bend adı üstünde Colorado nehrinin tam bir at nalı gibi kıvrıldığı nokta. Uçurumun kenarından manzaraya bakabilecek kadar cesursanız tabi 🙂 Bu noktayı görebilmek için arabanızı park edip, mars yüzeyi gibi kızıl kumlarla kaplı çölümsü bir yoldan 15-20 dakika kadar yürümek gerekiyor.Biz manzarayı izleyip fotoğraflar çektikten sonra arabamıza geri yürüdük öğlen saati olduğu için hava oldukça sıcaktı bu sebeple fazla oyalanmadık.

TN5A0362TN5A0432

Zaten Page kasabasına gidiyor olmamızın esas sebebi Antelope Canyon‘u gezmekti ve önceden internet üzerinden satın aldığımız ve saat 14.30’da başlayacak olan turumuz icin 14.00’te turun buluşma noktasında olmamız gerekiyordu. Bu bölge de yine Indian Reservation olduğu için kanyona kendi arabanızla girip gezemiyorsunuz. 3 tane tur şirketi tarafından düzenlenen turlardan birini satın almak durumundasınız ve bunu yer bulabilmek için önceden yapmanız gerekiyor. Kanyon oldukça degişik bir oluşum, rüzgar ve yağmurun şekillendirdigi daracık bir tünel gibi. Biz Upper Canyon’u gezdik. Tur toplam 1,5 saat sürüyor bu sürenin nasıl geçtiğini anlamadım bile. Çünkü ortam gerçekten büyüleyici. Fotoğrafçılar için 2,5-3 saatlik turlar da mevcut.

TN5A0444TN5A0451

İlk planimiz bu tur sonrasında geceyi Page’de geçirmekti. Ama turdan sonra saat daha 16.00 idi, Page ufacık bir kasaba, Lake Powell’a yakın oldugu için göl kenarında vakit geçirilebilir ama biz sadece bir seyler yiyip yola devam etmeye karar verdik. Big John’s Texas BBQ’nun bahçesinde oturup hamburger üstüne dondurmalarımızı yiyip yola koyulduk. Page’deki otelimizi iptal edip ertesi gün gitmeyi planladığımız Zion Ulusal parkının doğu girişine çok yakın olan Best Western‘de yer ayırttık. Page’den çıktıktan kısa bir sure sonra sağ tarafta Lake Powell’in en batıdaki ucunu gormek mumkun. Yoldan içeri girip manzara izlenebilir. Aksam ustu saatlerinde manzara çok güzel oluyor. Manzara noktasında kısa bir mola verdikten sonra 1,5 saatlik bir yolculuk ile güneş batmadan otelimize ulaştık. Otelin restoranında birşeyler yedikten sonra dinlenip ertesi gün için enerji topladık.

TN5A0455TN5A0301

4. günümüzün sabahında pırıl pırıl güneşli bir hava bekliyordu bizi. Otelin restoranında kahvaltı edip yola koyulduk. Yolun burdan başlayıp Zion’un içinde devam eden kısmı Mt.Carmel scenic byway olarak biliniyor. Yarım saatlik bir sürüşün sonunda dağın içine oyulmuş tünelden geçip kendimizi görkemli kayaların arasında bulduk. Zion ulusal parkını kendi arabanızla gezmeniz mümkün değil arabanızı bırakıp park içinde işleyen otobüsü kullanmanız gerekiyor. Biz Zion human history museum’un önüne park edip tüm gerekli eşyalarımızı sırtlayıp otobüse bindik. Ilk olarak Zion Lodge durağında indik ve Emerald Pools rotasini yürüdük. Çocuklarla rahatlıkla yürünebilecek bir rota. Rotanın dönüşünde dere kenarında mola verip ayaklarımızı dereye soktuk ve dere kenarında ufak bir piknik yaptik.

Daha sonra tekrar otobüse binip diğer manzara noktalarına gittik. Son durak olan Temple of Sinawava’da daha uzun bir yürüyüş yapmak mümkün. Biz 45 dk kadar yuruyup geri donmeye karar verdik. Yine otobus ile Zion Lodge önüne gelip birçok insanın yaptığı gibi çimenlere serilip birşeyler içtik ve dinlendik 🙂 Yolun bundan sonraki kısmı son durağımız olan Las Vegas’a kadar 2,5 saatlik bir araba yolculuğu gerektiriyordu. Yol üzerinde çöl manzaraları bize eşlik etti. Önce büyük kaktüsler ve daha sonra Joshua ağaçları. Las Vegas’a akşam üzeri saatlerinde vardık. Gezinin bu kısmı ile ilgili pek bir araştırma yapmamıştık doğaçlama gezeriz diye düşünmüştük ama doga ile iç içe geçen 4 günden sonra Las Vegas’ta biran panik atak yasadık. Ne yapacagımızı bilemedik 🙂 Öncelikle araba ile mi bir yerden bir yere gitmeliyiz onu bilemedik. Ama sonra anladık ki otellerin hepsinde bedava vale hizmeti var o zaman arabamızı almaya karar verdik, sadece 1 gecemiz olduğu için devasa otellerde arabayı park edip çıkışı bulmaya çalışmakla vakit kaybetmek istemedik.

IMG 7097IMG 7085 copyIMG 7081

Ilk olarak Venedik konseptli otel olan Venetian Hotel’e gittik. Biraz kanal boyunda yürüyüp gondolları izledik. Ordan çocukların ilgisini çekecegini düşündügümüz Circus Circus otele gittik ama hiç beğenmeyip birkaç jetonlu oyun oynayıp oradan çıktık. Belaggio otelin önünde havuz gösterisini izleyip kafesinde birseyler yedikten sonra otelimize gittik. Cocuklarla casino’lara giriş olmadığı ve zaten biz de pek kumara meraklı olmadığımız için herhangi bir casino maceramız olmadı. Las Vegas’ta birçok gösteri izlenebilir. Bizim bu gezide vaktimiz sınırlıydı onun için herhangi bir gösteriye girmedik. Çocukların ilgisini çekecek bir diğer aktivite de dönmedolap olabilir, devasa dönmedolap o kadar yavaş dönüyordu ki biz dönmüyor sandık ve içimiz daralır diye ona da binmedik 🙂

Son günümüzün sabahında Paris Vegas otelin meşhur kafesi Mon Ami Gabi‘de kahvaltı ettik. Paris ortamını bir nebze yaşatıyor insana 🙂 Ve artık eve dönüş vakti gelmişti, 5 günlük yoğun ama bir o kadar da sportif ve keyifli gezimizi Las Vegas’dan Dallas’a uçarak tamamlamış olduk.

Bu gezide en cok faydalandıklarımız:

– Jogging stroller, büyük tekerlekleri ve 2 çocuk taşıma kapasitesi ile tüm yürüyüşlerimizde dağ, tepe, çöl bize eşlik etti.

– Yelp (tabi internet olduğu sürece, yolculuğun büyük kısmında internet yoktu sadece otellerde ve bazı kasabalarda)

– USA Scenic Byways kitabı

Rotamızı aşağıdaki haritada görebilirsiniz (büyük görmek icin tıklayın):

AZmap

 

Fotoğraflar ve yazı: Defne

Benzer

Yorum yaz