Sadece Malezya’nın değil dünyanın da en güzel dalış noktalarını barındıran Sipadan, Mabul ve Kapalai adalarında dalış nasıldı diye sorarsanız, vereceğim cevap kesinlikle muhteşemdi olur. Tek zor yanı dalış yapacağımız Mabul adasına yaklaşık iki gün süren bir yolculuktan sonra varabilmiş olmamız. 28.08 tarihinde Ankara’dan İstanbul’a saat 03:00’te bağlayan yolculuğumuz sırasıyla İstanbul-Dubai-Singapur uçuşları ile yaklaşık 11-12 saat sürdü. Singapur’a vardığımızda sabahın çok erken saatleri olduğu için ve geceyi de orada geçireceğimiz için o yorgunlukla hemen Singapur sokaklarını arşınlamaya başladık. Benim izlenimlerime ve öğrendiklerime göre, eskiden bolca yağmur ormanına sahip olmasına karşın artan nüfusla birlikte oldukça gelişmiş, biraz yağmur ormanlarını feda etmiş ama yine de sokakları tertemiz, yemyeşil, havas? bol nemli, sıcak ve hala yağmur ormanı iklimi misali yağmurlu, özetle 1-2 gün rahatlıkla gezilip görülebilecek küçük bir ülke Singapur. Yağmur ormanlarının bir kısmını her ne kadar kaybetmiş olsa da, Singapurlular, bunu biraz da ticarete dökmek amaçlı, turistik yağmur ormanları yapmışlar. Geceleri, ‘night safari’ adı altında üç saatlik bir tur programı dahilinde sizi, etrafı açık otobüslerle yağmur ormanında gezdiriyorlar. Gerçekten pek çok yağmur ormanı canlısını (bin bir farklı çeşit geyik, aslan, kaplan, sırtlan, çakal, ayı, gergedan, karınca yiyen, fil, zürafa, bufalo..vb) görme ve o ortamı yaşama fırsatınız oluyor. Her ne kadar hayvanların hepsinin oldukça sakin duruyor olması bizde acaba uyuşturulmuş mu bu zavallılar şeklinde bir düşünce uyandırdıysa da öyle olmadığını umarak oldukça hoş zaman geçirdik.
Ertesi sabah yolumuz kalan kısmı bizi bekliyordu. Kıyasla daha kısa, 2 uçuş ve 1 otobüs yolculuğu yapmamız gerekti. (Singapur-Kota Kinabalu-Tawau, Tawau-Semporna) Semporna’da yine geceyi geçirmek üzere otele yerleştik ve hava kararmadan kasabayı gezmeye başladık. Küçük bir balıkçı kasabası olan Semporna, fazla gelişmemiş, sokaklar da oldukça pis. Kasabanın meyve-sebze pazarına denk gelmemiz bizim için değişik bir deneyim oldu. Bin bir çeşit tropikal meyve (özellikle bize rambutanı tatdıran ve bu güzel meyve ile tanışmamızı sağlayan tezgahtara burdan binlerce teşekkür), değişik baharat ve otları satan yerli halk ve cana yakın çocuklarla bol bol fotoğraf çekme ve vakit geçirme fırsatımız oldu. Akşam yemeğini otelin hemen yanındaki yine her türlü şatafattan uzak, oldukça sade bir balıkçı restoranında çok enteresan deniz mahsüllerini deneyerek yedik. Kabukları ile olduğu gibi gelen kocaman yengeç ve yanında onu yemeye yarayacak fındık kıracağı, jumbo karides şiş ve en son olarak da içecek olarak denediğimiz olmamış hindistan cevizi suyu denemeye değerdi.
Yola çıkmamızdan 2 gün sonra yani 01.09’da Semporna’dan 45 dakikalık bir sürat teknesi yolculuğu ile esas kalacağımız ada olan Mabul’a ulaştık. Hem tekne yolculuğu hem de adaya uzaktan yaklaştığımız ilk anlar muhteşemdi. Çünkü gerçekten masal adası gibi turkuaz sularla çevrili, bembeyaz kumları olan, palmiyelerle kaplı ve su üstü bungalowlarının denize doğru uzandığı bir ada karşıladı bizi. Odalarımız bizim kriterlerimize göre çok lüks olmamakla birlikte oldukça rahat ve sevimli ama adadaki yerli halkın fakir yaşantısına ve derme çatma köylerine şahit olduktan sonra oldukça da lükstü aslında. Odalara yerleştikten sonra hemen dalışlar için tekne ile açıldık. Devam eden 6 gün boyunca, sabahları sunrise ve akşamları sunset Dalışları yapıp yapmamamıza bağlı olarak, günde ortalama 3 veya 4 dalış yaptık. Sipadan ve Mabul’daki hemen hemen tüm dalış noktalarında dalış yapma imkanımız oldu.
Kendi adıma Sipadan/South Point’te hayatımın en güzel dalışını yaptım diyebilirim. Hem onlarca kaplumbağa ve köpekbalığı (white tip, grey reef ve leopard shark) hem yüzlerce rengarenk irili ufaklı balık ve kocaman akya(jack fish) sürüleri hem de daha önce hiç görmediğimiz bir çok küçük canlı çeşidi görme fırsatımız oldu. Dalışlar dışında bir günümüz genelde şu şekilde geçiyordu; eğer sunrise dalışımız varsa sabah güneş doğmadan uyanıp, kahvaltı etmeden dalış kıyafetlerimiz giyip, sürat teknemizle dalış yapacağımız noktaya gidiyor ve güneşin ilk ışıklarıyla birlikte suya atlayıp deniz canlıların uyandığı ve beslenmek için aktif bir şekilde resiflerin üstünde dolaştığı bu saatlerde günün en keyifli dalışını yapıyorduk. Arkasından karaya çıkıp kahvaltımızı yapıyor ve bir sonraki dalış için biraz vakit geçiriyorduk. İkinci dalıştan sonra Mabul’a geri dönüp, adada dinlenme, öğle yemeği veya havuz keyfimizi yapıp üçüncü ve dördüncü dalışlar için enerji topluyorduk. Ve tüm dalışlar tamamlandıktan sonra en keyifli an olan, günde 4 saatini suda geçirmiş ve biraz üşümeye başlamış bedenlerimizi sıcak havuza bıraktığımız ve içkilerimizi yudumladığımız an gelip çatıyordu. Arkasında da akşam yemeği. Yemeklerden de biraz bahsetmek istiyorum. Hepimiz uzak doğu yemeklerini az çok biliriz ama bir hafta boyunca, kahvaltı dahil neredeyse her öğünde, deniz mahsülü, haşlanmış pirinç ve noodle göreceğimizi tahmin etmiyorduk. Sabah kahvaltısında aradığımız türk lezzetlerini (peynir, zeytin, domates..) bulamamış olsak da ben bir hafta boyunca uzak doğu yemeği yemekten çok da sıkılmadım. Tatlı kültürleri de bizim kadar gelişmiş değil ama daha önce hiç yemediğimiz tropik meyveler bile yeterliydi bence (rambutan, duku, dargon fruit, leche benim favorilerim oldular).
Mabul oldukça küçük bir ada, 3 tane tatil köyü 3 tane de yerel köy var. Lüks tatil köyleri ile fakir yerel köyler birbirleriyle büyük tezat oluşturuyorlar. Köylerin nüfusunun %80’i bizim gözlemlediğimiz kadarıyla çoçuklardan oluğuyor. Tek geçim kaynakları balıkçılık olan, fakirlik ve yokluk içinde, elektriksiz hatta susuz bir hayat sürdüren yerliler, bir o kadar güler yüzlü ve mutlular. Yabancı birini gören çocuklar hemen ‘helo helo’ diyerek yanına gelip, iletişim kurmaya çalışıyorlar, fotoğraflarının çekilmesinden oldukça mutlu olup, çekilen fotoğrafı da hemen görmek istiyorlar, sağ olsun dijital teknoloji 🙂
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bizim de tatilimizin son günü geldiğinde, her ne kadar dalışlardan yorgun düşmüş olsak da geri dönüş çok zor geldi. Son gece tatil köyü çalışanlarının hazırladığı dans gösterileri, yarışmalar ve leziz barbekü hoş bir veda oldu bizim için. Artık ertesi gün çıkacağımız uzun geri dönüş yolculuğuna hazırdık. Bu sefer Semporna yerine Tawau’da bir gece geçirdik. Semporna’ya göre büyük bir şehir olan Tawau’da gündüz birkaç saat geçirip etrafı görme ve marketten birkaç şey alma fırsatımız oldu. Akşam yemeği içinse, bin bir çeşit deniz mahsülünün yenebileceği bir mekana gittik. Kesinlikle turistik olmayan, tamamen yerel halkın gittiği bu mekanda çok ucuz fiyata, oldukça değişik ve lezzetli şeyler yedik. Her ne kadar bir hafta boyunca deniz altında görmek için çabaladığımız onca karides, yengeç ve ıstakozları akvaryumda, az sonra yenmeye hazır görmek biraz tezat oluştursa da…
Yaşadığımız bunca güzel an, bunca değişik yeni tecrübenin tadı damağımızda, hiçbir sorun ve aksama yaşamadan geri döndük Türkiye’ye. Bu güzel seyahati organize eden ayışığı diving’e gönülden teşekkürler. (http://www.ayisigidiving.com/)
Defne
Positive Crank Case Ventilation, 1960'lı yıllarda geliştirilmiş, yağ karterini ve motor bloğunu verimli olarak havalandıran,…
Eğer ABD'de online alışveriş yapacak olursaniz, Craftmar Vervaco Shop öneririz. Burada çapraz dikiş projeleri ile…
Çöl sıcağında yürümek belki favori tatiliniz olmayabilir ama eğer günün birinde Palm Springs'e gitmek varsa…
Vancouver'ın güzel bir şehir olduğunu daha önce defalarca kez duymuştum, ama bu şehirde aradığım birçok…
Bundan 1 sene önce sorsanız Texas denince aklıma ilk gelen; kovboylar, git git bitmeyen uzun…
Bu sene yaz tatilini Amerika'da geçireceğimiz belli olunca acaba deniz tatili için hem Dallas'a yakın…