Maldiv’lerde daldık.biz

Popüler bir balayı mekanı olarak tanınan Maldivler hint okyanusunun ortasında 1000’lerce küçük atol’den oluşuyor. Böyle bir doğa harikasını görmek gerçekten etkileyici. Ve yükselen sular ile ilerleyen yıllarda birçok güzellik gibi buranın da yok olacağını bilmek üzücü ve yok olmadan görebilmiş olmak da büyük bir şans 🙂 Bizim Maldiv’leri bir tatil noktası olarak belirlememizde en büyük etken hem bu doğa harikalarını görmek hem de muhteşem su altında dalışlar yapmaktı. Tabi ki dinlenmek ve huzur da cabası. Maldivler’e ulaşım çok çok zor değil Dubai üzerinden aktarma ile toplamda 8 saatlik uçuş ile başkent Male’ye varılabiliyor. Tercih ettiğiniz resort’un Male’ye uzaklığına göre sürat teknesi veya air-taxi dedikleri sudan kalkan suya inen minik uçakları kullanmanız gerekiyor. Biz yaptığımız araştırmalar sonucunda North Ari Atoll’ün biraz daha kuzeyindeki Rasdhoo Atoll’deki Veligandu Resort’ta kaldık. Zaten her ada üzerinde 1 resort bulunuyor. Resort’ların çoğu yabancılar tarafından işletiliyor bizimkisi almanlar tarafından işletilen oldukça düzenli, organize işleyen, huzurlu bir ada idi.

Maldiv’lere eğer dalıcı olarak gitmiyorsanız 4-5 gece kalmak yeterli olabilir. Genelde etraf balayı çiftleri ile dolu olduğu için hareket ve eğlence arayanlar için sıkıcı olabilir. Ama bol bol yüzebilir, şnorkel ile saatlerce hiç sıkılmadan house reef üzerinde gezinebilir, kaplumbağa ve köpek balıkları ile dans edebilirsiniz 🙂 Eğer dalıcı iseniz hiç sıkılmazsınız. Dalıiş okulu her gün 2 dalış düzenliyor, istek üzerine gece veya sabah erken dalışları da ayarlanabiliyor. Örneğin bir sabah big blue isimli dalış noktasına sadece çekiç kafa köpekbalığı görmek üzere daldık. Okyanusun ortasında sadece lacivert ve binlerce yıldız gibi parlayan planktonları seyretmek ve belki gelecek olan çekiç kafayı beklemek çok enteresan bir tecrübeydi ve nitekim 1 tanesi 10m yakınımıza geldi de. Bizim adanın civarındaki dalış noktaları oldukça güzeldi bizi tatmin etti ama yine de Malezya ile kıyaslayınca Maldiv’ler daha iyi diyemeyeceğim…

Ada hayatı aslında oldukça rutin. Ama her sabah heyecanla uyanıyor insan. Herşeyden önce water bungalow dedikleri suyun üstüne kurulu olan odamızda gözümüzü açtığımızda gördüğümüz muhteşem turkuaz renk bile yeterince heyecan vericiydi. Daha sonra odanın terasına çıkıp bakalım odamızın önüne bugün hangi balıklar gelmiş diye bakmak ve irili ufaklı vatoz türevlerini (eagleray, stingray gibi) köpekbalıklarını görmek, merdivenlerdeki yengeçleri selamlamak günün ilk rutinleriydi 🙂 Daha sonra adanın öbür ucundaki restorana -palmiye ve muz ağaçlarının gölgesinde- yürümek, muhteşem kahvaltıdan yemek ve sabah dalışı için yola koyulmak. Eğer dalış yoksa hamakta kitap okumak, mercanların ufalanması sonucunda binlerce yılda oluşan incecik beyaz kumlarda uzanmak veya mavi sulara kendini bırakmak, ya da güneşin en tepede olmadığı saatlerde şnorkeli kapıp balıkları kovalamak diğer rutinlerdi. Masajdan hoşlananlar için mükemmel bir spa mevcut Filipinlilerin işlettiği spa gerçekten bedensel ve ruhsal bir şölen. Bunlar dışında biz 4 kişi olduğumuz için birçok oyun oynama fırsatımız oldu. King, langırt, pin pon, bilardo, uno, monopoly uzmanı olduk. Değişik kokteyller içtik. Akşam yemeklerinde Hint ve uzak doğu ağırlıklı leziz yemekler yedik. Güneşin muhteşem doğuşu ve muhteşem batışına şahit olduk. Sonuç olarak hem aktiviteli, hem dinlenmeli güzel bir tatil oldu.

Gitmeyi planlayanlar için unutulmaması gerekenler: Mutlaka 50+ güneş koruması,güneş gözlüğü, şapka, şnorkel malzemesi (maske, palet, şnorkel) çünkü orada kiralamak pahalı, şnorkel yaparken giyecek kollu tişört, bol bol bikini, 1 adet terlik (o bile giyilmiyor adada çıplak ayak geziliyor süper bir duygu), kitap, mp3 çalar, bir de acil durumlar için birkaç ilaç

Herkese şimdiden iyi tatiller.
Defne *** balıkadam