Küba’da hem gezi hem dalış

by Defne

kuba10 kuba12

Çok uzun zamandır görmeyi hayal ettiğimiz bir ülkeyi, Küba’yı 2011’de görme fırsatı bulduk. Tamamen tesadüfen gelişen hiç de planlamadığımız bir anda karşımıza çıkan bir gezi oldu bizim için. Küba’yı Fidel hayattayken, sosyalizm çökmeden görmeyi istiyorduk istemesine de bu sadece bir hayaldi. Bu gezi bizim dalış grubunun bir etkinliği olarak karşımıza çıkınca ta 6 ay önceden kafamızda acaba olabilir mi, gidebilir miyiz soruları ile tura katıldık, açıkcası ben uçağa bindiğimiz ana kadar gidebileceğimize pek imkan vermiyordum ama oldu işte gittik, gezdik ve geldik 🙂

Dalış ekibiyle çıktığımız bu gezide 24 kişiydik. Kendi adıma turdaki sadece 5-6 kişiyi önceden tanıyordum ama o kadar uyumlu bir ekiptik ki hem çok çabuk kaynaştık hem de süper eğlenceli bir 8 gün geçirdik. Öncelikle Türkiye’den çok uzun bir yolculuk sonucunda Küba’ya varıldığını belirtmeliyim, tam tamına 24 saat sürdü yolculuk. Her havayolu Küba’ya uçmadığı için öncelikle uygun bir havayolu bulmak gerekiyor. Bizimkisi Caretta tur’un bir etkinliğiydi ve Iberia havayoluyla Madrid aktarmalı uçtuk. Madrid’de tam 6 saat beklememiz vardı vizesi olanlar bu arayı Madrid sokaklarında gezip, Paella yiyip şarap içerek değerlendirdiler 🙂 Madrid-Havana arası 10 saatlik uçuş da çok kolay değildi. Iberia havayolunu özellikle okyanus ötesi uçuşlarda kesinlikle tavsiye etmiyorum, servis çok kötü, koltuk arkalarında ekran yok, yolculuk kit’i yok, hostesler asabi vs. THY’nin gözünü seviyim diyor ve yazıma Havana’dan devam ediyorum.

kuba17 kuba4 kuba1

10 saatlik yolculuk sonrasında Havana’ya vardığımızda saat gece yarısını bulmuştu. İlk ve son kazığımızı havaalanında su alırken yedik 🙂 Para konusunda dikkatli olmak gerekiyor. Küba’da iki çeşit para var. Yerel halkın kullanıdı peso ve turistlerin kullandığı CUC peso. Turist parası diğerine göre oldukça değerli bu sebeple para bozdururken dikkatli olmak lazım. Onun ötesinde herhangi bir şey alırken uyanık olmakta fayda var ayak üstü turist kazıklamak burda da geçerli. Ama bunun dışında aslında çok da ucuz bir ülke. Havaalanında herkes bavulunu aldıktan sonra bizi bekleyen tur otobüsüne bindik ve yolculuk boyunca hep bizimle olup bize her konuda yardımcı olan tur rehberimiz Frank ile tanıştık. Otobüs Havana’daki otelimizin (Hotel Presidente) yolunu tuttu Frank de yol boyunca bize kısa bilgiler verdi. Yarım saatte otele vardık check-in yapıp odalarımıza yerleştik ve yol yorgunluğu ile ilk gece jetlag olmadan uyumayı başardık. Otelimiz Havana koşullarında oldukça iyiydi diyebilirim. Ama Küba’ya bir gezi yapacaksanız beklentinizi lüks, super yemekler vb. konularda düşük tutarsanız geriye çok daha memnun kalmış olarak dönersiniz.

Ertesi gün otelde cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle güneşli ve sıcak bir güne uyandık. Türkiye’de havalar 4-5 derece iken Havana’da 28 dereceye uyanmak iyi geldi 🙂 Çocuk sesleri otelin karşısındaki ilkokulun bahçesinde spor yaparak güne başlayan çocuklara aitti. Güne baya enerjik başladık. Kahvaltı sonrası Havana turumuz başladı. İlk gün topluca gezdik. Otobüs bizi gezilecek yerlere götürdü. İlk durak Real Fortress Castle oldu, daha sonra da Capitolio. Biraz o civarda gezdikten sonra Plaza Vieja ve San Francisco meydanına gittik. Sokak aralarında yürüdük, Havana Club rum fabrikasını gezdik, şeker kamışı suyu ile tatlandırdıkları leziz kokteylerden içtik. Mojito başta olmak üzere Pina Colada ve Cuba Libre de diğer içtiklerimiz arasındaydı.Öğlen sevimli bir restoran olan La Mina’da yemek yedik. Yemekler Küba’da bulunduğumuz hiçbir bölgede çok super değildi. Sanıyorum onun yerine içki, müzik ve dans ile doyurduk kendimizi. Ve öğlen öğlen o restoranda nasıl o kadar dans edip o kadar eğlendik gerçekten anlamadım 🙂

kuba15 kuba2 kuba14

Akşam üstü odaya uğrayıp biraz dinlenip akşam yemeği yedikten sonra tekrar hazırlanıp müzik dinleyip birşeyler içmeye gittik. Buena Vista Social Club’ı canlı dinlemek gerçekten çok hoştu. Ortam her nekadar biraz fazla turistiktiyse de müzikler, içkiler ve salsa yapan çift çok iyiydi. Alternatif bir diğer mekan da Hemingway’ın eski yıllarda hep takıldığı bardı.

İkinci günümüzde sabah kahvaltısından sonra dalış yapacağımız bölge olan Maria La Gorda’ya doğru otobüsle yola koyulduk. 325 km olan yolu yaklaşık 6 saatte aldık neden derseniz belli bir yere kadar otoban (bizim duble yollara denk) olan yok bir yerden sonra baya bozuk bir yola dönüştü de ondan. Bu yolu gündüz gitmek birçok anlamda iyi oldu Küba kırsalını, şeker kamışı ve tütün tarlalarını, köy evlerini, köylüleri, kasabaları, doğayı birçok şeyi görme fırsatımız oldu. Yolda her mola verdiğimiz noktada mojito içip bir anda başlayıveren canlı müzik ile eğlenme fırsatı da bulduk. Mola noktalarımızdan biri puro üreticisiydi ve özel tütün kurutma evlerinde kurutulmak üzere asılmış tütün yapraklarını da orada gördük. Başka bir mola noktamızda puro nasıl sarılır onu izledik ve isteyenler bolca puro da aldı. Puro konusunda dikkat edilmesi gereken çok şey varmış onu öğrendik. Sokakta ya da bandrolsuz satılanlar sahte hatta kurutulmuş muz kabuğundan bile yapılmış olabilirmiş. Sigara ve benzeri ürünler benim ilgi alanımda olmadığı için purolarla da çok ilgilenmedim aslında. Tek gördüğüm ve öğrendiğim puroyu kadınların bacaklarında sarmadıkları oldu 🙂

kuba5 kuba6

Dalış merkezine akşam üstüne doğru vardık yol yorgunluğu ile hemen odalarımıza yerleşip ilk dalışı yapmak üzere hazırlanmaya başladık. Otelde isteyene okyanus kenarında oda isteyene orman içinde bungalow odaları mevcuttu ( http://www.hotelmarialagorda-cuba.com/ ). Bembeyaz kumsal, palmiyeler ve sempatik bungalowlarıyla çok güzel ve bakir bir yer Maria La Gorda (ispanyolca şişman Maria anlamında olup bir çok farklı rivayet var hakkında) Bu bölge Küba’nın en güney batı ucunda ve doğal koruma alanı olduğu için hiçbir yerleşim yok yakınında. Odalar ve hizmet ne çok iyiydi ne de çok kötüydü ama herşey temizdi. Yemek çeşitleri de çok fazla değildi ama bir şekilde doyduk 🙂 Bir nevi survivor ortamıydı diyebilirim, ağaçlardan kumsala düşmüş hindistan cevizlerini taşlara vurarak kırmayı başarınca o bölgede kaldığımız 3 gün boyunca günde kişi başı 1 hindistan cevizi ile baya baya doyduk 🙂

kuba11 kuba18

Dalış noktaları ve sualtı konusunda yazacak hem çok şey var hem de az. En ilginç konulardan biri Küba halkının teknede bulunmasının yasak olması idi. Yaşanan bazı tatsız olaylar (örneğin tekne kaçırıp turist ve dalgıçları öldürüp Amerika’ya kaçmak isteyen Kübalılar) sonucunda bir kanun çıkarılmış ve tekneye sadece özel izni olan Kübalılar binebilir olmuş. Bizim tekneyi de her dalış öncesinde kontrole gelen bir asker vardı. Tüm dalış rehberlerimiz ve kaptan bu özel izne sahipti. Otelde bizden başka da dalış için orda bulunan turistler olduğu için ilk dalışlarda ağırlık ve tüp sıkıntısı yaşadık, dalışlara başlamamız planlanandan daha gecikmeli oldu. Sonraki 2 gün, sabah 7de daha güneş doğarken uyanıp, hazırlanıp kahvaltı sonrası ilk dalışı yapıp, dalış sonrası plaj keyfi ve öğle yemeği sonrasında ikinci dalışı yapıp, sonra yine biraz dinlenip ara verdikten sonra üçüncü dalış ile dalışları tamamlayarak geçti.Tatilin 3 gün süren dalış kısmı sonrasında sabah erkenden tekrar Havana’ya dönmek üzere yol koyulduk ama öncesinde Maria La Gorda yakınındaki ulusal koruma alanında 2 saatlik bir yürüyüş yapmaya karar verdik. Aslında bu doğal alanda birçok canlı görmeyi umuyorduk ama tepemizde uçan akbabalardan ve birkaç ağaçkakan çeşidinden başka pek birşey göremedik. Ama yürüyüşün sonunda rehberimizin bizi götürdüğü doğal mağara gölü görmeye değerdi. Yürüyüş sonrasında tekrar yola koyulduk ve akşam üstü Havana’ya vardık. Birkaç saat Havana sokaklarında dolaşıp, halkın arasında karıştıktan ve bolca fotoğraf çektikten sonra otele döndük. Yemeği otelde değil gezerken gözümüze kestirdiğimiz bir İspanyol restoranında (Salon Federico Garcia Lorca) yemeye karar verdik, yemekten ziyade mekanda bizi çeken canlı flemenko müzik ve dans gösterisi olmasıydı. Yemekler hem çok geç geldi hem de çok süper değildi ama müzik , dans ve içkiler yine bizi cezbetti. Yemek sonrasında da taksiye atlayıp canlı Küba müziği dinlemek ve dans etmek için Havana’nın en ünlü gece klüplerinden biri olan Casa de la Musica’ya gittik. İlk gittiğimizde mekan henüz boştu ama 1 saat içinde yavaş yavaş doldu. Bizden başka turist grupları da, Kübalılar da vardı ve tüm tatil boyunca görmediğimiz kadar Kübalı kızı da orada gördük. Müzik saat 23:00 gibi başladı, yaklaşık 2-3 saat dans ettikten ve tüm kurtlarımızı döktükten sonra otele döndük.

 

kuba7 kuba8

Ertesi sabah Havana’ya 2 saat mesafedaki Varadero’ya doğru yola çıktık. Varadero, Küba tatilimizde gördüğümüz ama hiç de görmeyi beklemediğimiz kadar lüks ve hizmet kalitesi yüksek bir bölgeydi. (Otelimiz Sol Palmeras’tı) Aslında bizim Antalya sahilimiz gibi sıra sıra birçok büyük ve herşey dahil otelin bulunduğu bir bölge, tabi Akdeniz yerine 28 derece sıcaklıktaki açık mavi Karayip denizine girip palmiye gölgesindeki şezlonglara uzanıyorsunuz. Odalar, yemekler, çevre, hava herşey mükemmeldi. İlk gün sahilde dinlenerek ve etrafta küçük yürüyüşlerle civarı keşfederek geçti. Ertesi gün de arkadaşlarla 10 kişilik bir grup 2 eski amerikan arabası 2 de motor kiraladık ve tüm gün Varadero ve civarını gezdik. Üstü açık bir amerikan arabası kiralayıp gezmek Küba’nın olmazsa olmazlarından bence. Varadero genel olarak deniz tatili yapmak isteyenlere hitap edecek bir yer ama kasabanın içinde ve etrafında da gezip görecek yerler var. Bol bol hediyelik eşyacı ve yağlı boya tablocu bulmak mümkün. Yorucu ama bir o kadar da keyifli bir gezi gününün sonunda akşam Havana’ya geri döndük. Küba’dan Küba’ya doymuş ve oğlumuzu çok özlemiş olarak döndük. Tekrar birgün gidecek olursak göremediğimiz ama görsek güzel olurdu dediğimiz birkaç yer kaldı aklımızda; Trinidad ve Peninsula Zapata 🙂 Kimbilir belki birgün gideriz yine…

 

Yazı ve fotoğraflar: Defne

kuba3 kuba9

kubamap

Benzer

Yorum yaz